Bayburt
DOLAR34.7535
EURO36.5589
ALTIN2950.5
Dr. Murat Oltulu

Dr. Murat Oltulu

Mail: [email protected]

Malulen Akıllı

Malulen Akıllı

Şöyle bir deyiş vardır: “Bir deli kuyuya bir taş atar da kırk akıllı çıkaramaz.” Kırk akıllının bir delinin işine sır erdiremeyişinin sebebi ne olabilir ki? Deyişte geçen kavramlara yoğunlaşarak bu sorunun cevabı üzerine, köşe yazısı tadında bir denemeye ne dersiniz? “Kuyu”, “taş-atmak”, “akıllı” ve “deli” gibi kavramlar, bu deyişin anahtar sözcükleri. Kavramlar arasındaki semantik bağı kurarak işe koyulabiliriz. 
İlk semantik öge olarak ‘kuyu’, kanımca akıl kelimesi ile analoji kurabileceğimiz en güzel sözcüklerden biri. O, nasıl suyu kendinde toplarsa, akıl da bilumum idrak kelimelerinin mecmu olan bir kelime. Tüm verilerin kendinde toplandığı bir yeti ya da yetiler toplamı. Kelimenin anlam içeriğinde bulunan bu ‘toplam’ unsurunu, dilimizde yaygın kullanılan “yarım akıllı” veya “aklı tam” deyimlerinden de çıkarabiliriz. Yetilerin toplamı ve verilerin toplam merkezi, her iki bakımdan da kuyu benzetmesine olabildiğince uyuyor gibi. Bu tür sözcüklerin usulde, “kapsayıcı” lafızlar şeklinde nitelendirildiğini biliyoruz. Söz konusu bu sözcük ve yetinin tetkikiyse benzer şekilde dipsiz bir kuyu. Psikolojiden dilbilime, felsefeden dine pek çok alanın ilgi odağı bir araştırma alanı. 
Böylesi bir donanıma sahip olan kırk akıllıyı, bir delinin işi karşısında acze düşüren ne olabilir peki? Bu hususu kavramaya, ‘akıl’ kelimesinin anlam ve işlevi konusunda fikir yürüterek ilerleyebiliriz. Sözcük, temelde “bağlamak”, “kayıt altına almak” anlamına gelmektedir. Kelimenin fiil formunun bu anlamı, söz konusu yetinin işlevi konusunda da bir şeyler ima etmektedir. Buna göre akıl yetisinin işlevinin bir şeyi bir şeye iliştirme ve bağlama yoluyla “alaka/bağ” kurma olduğunu söyleyebiliriz. Sahip olunan yetiler mecmu ile veri toplama ve elde edilen veriler arasında bağ kurma. Nitekim veriler (eşya ve ahdas) arasında bağ kurma ussal edimi de “akıl yürütme” olarak ifade edilmiştir. Eşyayı mantıklı ilişkiler ağı şeklinde kurma ve kavrama. Sonucu sebebe bağlama, sebebi sonuca neden kılma. Bir kurma ya da göreceli bir ‘kurmaca’ edimi; “taş/bağ atma” yani. 
Diğer bir semantik öge olarak bu kuyuya “taş/bağ atma”, yani “alaka kurma/yetinin kullanımı” edimi, hiç de kolay değildir. İnsanlık bu bağı ‘doğru’ kurabilmek adına ne teknikler inşa etmiş. Mantık demiş, dilbilgisi demiş, yöntem/metot/usul demiş. Aslında tüm gaye, bu yetinin doğru bağlar kurma becerisini sağlamaya çalışmaktan ibaret. Söz konusu becerinin şekillenmesinde teneffüs edilen toplumsal atmosferin yanı sıra alınan eğitimin rolü ise son derece büyük. Çünkü yetilerini kullanma ve alaka/bağ kurmada insanlar, umumiyetle yaşadıkları toplumun ve aldıkları eğitimin vizyonuna bağımlıdırlar. Sanırım sorumuzun cevabını bulmaya adım adım yaklaşıyoruz. 
Şöyle ki eğitim ve toplumsal atmosfer, bir tür yerleşik alışkanlıklar alanı. Statik ve manipülatif. Pragma tarafından malul. Sürekli revizyona muhtaç. Böylesi durağan bir ortamın şekillendirdiği endokrine edilmiş bir bilincin şeyler arasındaki gerçek ilişkiyi görmesi veya onlar arasında dinamik bağlar kurması kolay olmayacaktır. Böylesi bir ortamda yeni bağlar kurmayı denemenin konforlu bir tarafı olduğu da söylenemez. Çünkü marjinallik, başa beladır çoğunlukla. Umumun böyle bir yolu tercih ettiği de nitekim söylenemez. Ayrıca bu bağ kurma yetisinden yararlanmaya mâni, öyle çok psikolojik haller vardır ki. Öfke halinde, kızgınlık halinde, düşmanlık veya aşırı sevgi durumlarında. Ya da şiddetli bir korku anında. Doğal afetlerde, toplumsal birtakım çalkantılarda. Öyle sebep-sonuç ilişkilendirmeleri yapılır ki, tüm bunlar bireysel ve toplumsal tarihin sayfalarında birer çılgınlık olarak yerlerini almıştır. Yerleşik düzenin ve anın dışına çıkamama, manipüle edilme, yeni ihtimalleri görememe veya vizyon darlığı. Tüm bunlar ve daha niceleri akıllının malul olduğu konulardır.
İşte kalıplar, psiko-sosyal ve tarihsel ahval içerisinde hüküm vermeye çalışan kırk akıllıyı, bu biçimlere çok itibar etmeyen ve yetisini özgürce kullanan bir marjinal karşısında acze düşüren nokta burasıdır.
Hasılı hayatlarımız çoğunlukla kuyuya taş atma veya birilerinin attığı taşı kuyudan çıkarmaya çalışmakla geçiyor. Kurulan irrasyonel bağların yaygınlığı ise soluduğumuz hava kadar yaygın. Şansınız varsa eğer bunların farkına varabilir ve hayatlarınızı kurtarabilirsiniz. Böyle bir deneyimi yaşamak büyük bir çaba, karşılaşma, maruz kalıp ıstırap çekme ve cesaret işi tabi. Ancak bu gerçekleşse bile derler ki “demir tava gelir kömür biter, akıl başa gelir ömür biter…”
Bir deyişle başladık yazıya madem, yine bu meyanda bir deyişle bitirelim:
“Abdala, malum olur”, sözüyle anlatılmak istenen acaba ne ola ki? 

Makale Yorumları

Facebook Yorum

Yorum Yazın

Ana Sayfa
Web TV
Foto Galeri
Yazarlar