Bayburt
DOLAR34.2581
EURO37.1649
ALTIN3011.8
Dr. Murat Oltulu

Dr. Murat Oltulu

Mail: [email protected]

Şans: Kesişen Nedensel Hatlar

Şans: Kesişen Nedensel Hatlar

Talih, baht, felek ve şans. Bir zamanlar yüksek tabaka tarafından içi boş inançlar olarak algılanırmış. Onlar evrenin “zorunlu”, sabit, yani değişmez kuralları olduğunu, bu kurallar takip edilirse şayet amaçlanan hedefe kaçınılmaz olarak ulaşılabileceğini düşünürlermiş. Bu kurallara göre geçmiş ve geleceğin de bugün gibi kesin olacağına ve hiçbir belirsizliğin olmayacağına inanırlarmış. Doğal felaketler, salgınlar, savaşlar, zulümler, çocuk ölümleri, her olay ama her olay (şu an sizin bu yazıyı okuyor olmanız) doğanın zorunlu yasalarına uymuyormuş gibi görünenler bile, kesin bir zorunlulukla, doğa yasalarının bir sonucu imiş onlara göre.

Sonra doğa yasalarının zorunluluğu düşüncesinden, zorunlu evrensel ilkelerin de olması gerektiği kanaatine ulaşmışlar. İşte tam da zorunluluk ile sorumluluğun kesiştiği bu kavşakta özgür irade ve insanın özerkliği sorunu ciddi bir sorun haline gelmiş. Öyle ya zorunlu bir insan nasıl sorumlu tutulabilirdi ki? Sorumluluk için insanın öncelikle özerk ve de özgür olması gerekirdi değil mi? Söz konusu sorunu aşmak için ruh-beden düalizmini takip edenler, bedeni zorunluluğa tabi kılarken özgür iradeyi ise ruha özgü olarak düşünüyorlardı. İnsan özgürlüğü buna göre ancak zihinsel olabilirdi. Zihinsel alan, buna rağmen, yasalara tabi bedenin dünyasındaki zorunluluğun getirdiği evrensel yasaların etkisinden kaçamıyordu: buna göre zihinsel idealar da doğa yasaları gibi, evrensel olmalıydılar. 

Böylesi belirlenimci bir dünyada, Hacking’in de dediği gibi, “şansın” nasıl bir rolü olabilirdi? İşte bu noktada varlık, özellik ve alan farklılığı düşünceleri olasılığa, yani şansa kapı aralıyordu. Varlıklar organik veya inorganik, özellikler hayati ya da gayri hayati, bilimler de fizyolojik ya da fiziksel olabilirdi. Zorunluluk teorisi, fiziksel bilimler ve inorganik madde için geçerliydi. Fiziksel yasalar sabit ama fizyolojik yasalar öyle değildi. Organik yaşam inorganik yaşamdan çok farklıydı. Sayısız varyasyona tabi yaşamsal işlevlerin, sık sık normal durumların dışında olabilmeleri muhtemeldi: her türlü hesaba meydan okurlardı, çünkü her farklı durum için farklı kurallara ihtiyaç vardı. Onlarla ilgili herhangi bir öngörüde ya da tahminde bulunmak, hesap yapmak olanaksızdı; yalnızca tahminlerde bulunulabilirdi, ki bunlar da çok güvenilmez olacaktı. Bu yüzden yaşayan bir organizmanın gelecekteki durumunu tahmin etmek çok da olası değildi. Bir organizmadaki olayların nedeni vardı, ama her neden tikel ve özeldi. Hazırlayıcı her koşul tek, dolayısıyla bu koşulun etkisi de biricikti. Zorunluluk ve belirlenimcilik aşınıyordu gittikçe. Yaşamla ilgisi neydi peki bütün bunların? Aslında tam da yaşamla ilgiliydi. İnsanlarla ilgiliydi çünkü. Evrensel olduğu düşünülen toplumsal yasalara tabi toplumsal çekirdekler olarak canlı insanlarla.
Buna göre hayat sürprizlerle dolu olsa da bunun oranı toplumdan topluma değişiklik gösterecek bir durum. Yasaları, kuralları, sistem ve kurumları oturmuş gelişmiş toplumlarda hayat daha olağan ve öngörülebilir iken bu konularda henüz yol kat etmesi gereken toplumlarda yarının ne getireceğini kim bilebilir? Sanırım böylesi toplumlarda insanların şansa daha çok ihtiyacı olacak. Hasılı bu olasılıklar dünyasında yaşamınızı zihninizde ve reel dünyada inşa ederken, hatların çakıştığı noktada ferasetinizin, inancınızın, cesaretinizin, direncinizin, olanak ve seçeneğinizin ve dahi şansınızın bol olmasını dilerim.   
En iyiyi umup, en kötüye hazırlanmaya ne dersiniz? 
"Yeni yıl hepimize şans getirsin."

Facebook Yorum

Yorum Yazın

Ana Sayfa
Web TV
Foto Galeri
Yazarlar