© Bayburt Haber 2007 - 2024

Bekmezci’den Emeklilik Ve Kıdem Tazminatı Açıklaması

Saadet Partisi Bayburt İl Başkanı Abdulmecit Bekmezci, genel merkez tarafından çalışması yapılan ‘Tartışılan Emeklilik Sistemi Ve Yeni Kıdem Tazminatı Modeli’ bir yazılı açıklama yayınladı.

İşçiler ve İşverenler açısından mevcut sistemde yaşanan sorunların dile getirildiği raporda, öneriler kısmı da yer alıyor. İşte İl Başkanı Bekmezci tarafından açıklanan rapor
“TARTIŞILAN EMEKLİLİK SİSTEMİ VE YENİ KIDEM TAZMİNATI MODELİ
Kıdem tazminatı, çalışanlar ve işverenler açısından; iş güvencesi, işgücü piyasası dengeleri ve işsizlik gibi birçok etkenle birlikte değerlendirilmesi gereken bir unsurdur. Dolayısıyla, uzun vadeli ve kapsamlı projeksiyonlar yapılmadan hayata geçirilecek reformlar; işgücü piyasasında hem işverenler hem de çalışanlar bakımından ciddi sonuçlara yol açabilir.
Ülkemizde bugün uygulanmakta olan kıdem tazminatı sistemi 4857 sayılı Kanun ile birlikte yürürlükten kaldırılan 1475 sayılı Kanun'un yürürlükte bulunan tek maddesine göre uygulanmaktadır. Buna göre işçilerin bir işverenin yanında çalıştıkları sürenin bir yılı geçmesi durumunda; 
*haklı bir neden olmaksızın işten çıkarılmaları, 
*askerlik görevini yapmak üzere işten ayrılmaları, 
*işverenin hatası kusuru (cinsel istismar, hakaret vs.) dolayısıyla istifa etmeleri, 
*yaş dışında emeklilik şartlarını yerine getirerek istifa etmeleri, 
durumlarında çalışılan her yıl için bir aylık brüt maaşın işçiye ödenmesi şeklinde uygulanmaktadır. Bu da işçinin yıllık toplam brüt maaşının on ikide birine yani %8,33’üne tekabül etmektedir.
Ancak uygulamada birçok sorunun yaşandığı görülmektedir. Hükümet kaynaklarından ifade edildiğine göre; mevcut sistemde Sosyal Güvenlik Kurumu işten çıkış bildirgelerine dayanılarak yapılan hesaplamalarda, işten ayrılan çalışanların yalnızca $’ü işten ayrıldıklarında kıdem tazminatlarını alabilmektedir. Aşağıda yaşanan sorunların bazıları ifade edilmektedir. 
İşçiler Açısından Mevcut Sistemde Yaşanan Sorunlar: 
1-Kıdem tazminatı hak edildiği halde işverenden tahsil edilememesi: Birçok işçi yanlarında yıllarca çalıştıkları işverenlerinden hak ettikleri kıdem tazminatı haklarını tahsil edememekte, bu haklarının tahsili için dava yoluna gitmek zorunda kalmaktadır. İş mahkemelerinde görülen bu davalarda, mahkemelerin kapasitelerinin çok üstünde dava sayıları ile muhatap olunması nedeniyle davalar çok uzun sürmekte, işçilerin hak ettikleri kıdem tazminatlarını tahsil etmeleri bazen yıllar almaktadır. Örneğin iflas etmiş bir işverenden kıdem tazminatının tahsil edilmesi ya çok uzun yıllar almakta ya da hiç mümkün olamamaktadır.
2-İşçilerin istifaen işten çıkmaya zorlanması: Kıdemi, dolayısıyla kıdem tazminatı hakları fazla olan işçiler baskılara maruz kalarak işlerinden istifaya zorlanabilmekte ve kıdem tazminatı haklarını kaybedebilmektedir. 
3-Kıdem tazminatı hakkının kaybedilmemesi için daha iyi bir işe başlayamama: İşçiler, daha iyi bir iş bulmalarına rağmen kıdem tazminatı haklarını kaybetmemek için mevcut işlerinden ayrılamamakta, bu durum işgücü piyasasının hareketliliğini sınırlamakta ve dengelerin bozulmasına yol açmaktadır. Örneğin, iş hareketliliğinin sınırlı olduğu bir meslek grubunda aslında daha yüksek bir gelire sahip olması gereken bu meslek grubunun maaşları hak edilenden daha düşük seviyelerde kalabilmektedir.
4-Kıdem tazminatına hiç hak kazanamama: İş gücü piyasasının sahip olduğu dinamik yapısı nedeniyle, iş gücü hareketliliği özellikle genç nüfusta oldukça yüksektir. Bu nedenle birçok genç işçi yıllarca çalışıp kendi istekleri ile ayrıldıkları işlerden dolayı kıdem tazminatına hak kazanamamaktadır.
İşverenler Açısından Mevcut Sistemde Yaşanan Sorunlar:
1-Biriken kıdem tazminatının ağır bir yük haline gelmesi: İşverenlerimizin yalnızca çok az bir kısmı biriken kıdem tazminatları için pay ayırıp, bu biriken ödemeler için hazırda fon bulundurmaktadır. Dolayısıyla, biriken kıdem tazminatları yaşanacak bir ekonomik sıkıntıda işverenlerin büyük bir çoğunluğu için iflasa kadar yol açabilecek bir mali yük oluşturmaktadır.
2-Kıdem tazminatı hakkının işçi tarafından istismar edilmesi: Kıdem tazminatı hakkı olup da iş değiştirmek isteyen bazı işçiler, işvereninin kendisini işten çıkarması amacıyla işi savsaklama gibi yollara başvurabilmektedir. Mali yükü telafi etme durumları olmadığından işverenler bu tür işçileri verimliliği daha yüksek işçilerle ikame edememekte ve daha düşük verimle çalışmak zorunda kalabilmektedir.
Mevcut sistemin yukarıda bir kısmı sayılan sorunlar nedeniyle reforma olan ihtiyacı ülkemizde uzun zamandır gündemdedir. Kıdem tazminatı fonunun kurulmasına yönelik tartışmalar dönem dönem gündeme gelmektedir.
ÖNERİLEN YENİ MODELİN DEĞERLENDİRİLMESİ
Sosyal güvenlik literatüründe emeklilik sistemleri üç basamak olarak değerlendirilir. Basamak ifadesi yerine sütun ifadesi de sıklıkla kullanılmaktadır. 
Birinci basamak; herkes için zorunlu olan ve şu anda da uygulanmakta olan tüm işçilerin, esnafların ve kamu görevlilerinin tabi oldukları emeklilik sistemini ifade etmektedir. 
İkinci basamak; birinci basamak emeklilik sisteminden hak edilen aylık ve ikramiye gibi hakların desteklenmesi amacıyla bazen sektörel (OYAK gibi), bazen de tüm sigortalıları kapsayacak şekilde olabilen ve genelde bir fon sistemi olarak yönetilen emeklilik sistemlerini ifade etmektedir. 
Üçüncü basamak ise; tamamen isteğe bağlı olarak, kişilerin dâhil olma veya olmama hakkının tercihe bağlı olduğu ülkemizde de bireysel emeklilik sistemi olarak adlandırılan emeklilik sistemlerini ifade etmektedir.
Bu bağlamda son günlerde gündeme gelen yeni kıdem tazminatı bir ikinci basamak emeklilik sistemi olarak değerlendirilebilir. Zira kamuoyunda da yeni sistem Tamamlayıcı Emeklilik Sistemi (TES) olarak lanse edilmektedir. Öngörülen sisteme göre; kıdem tazminatı sistemi kaldırılmakta, belirlenen miat (1 Ocak 2022) öncesindeki kıdem tazminatı hakları saklı kalmak kaydıyla, bu miattan sonraki dönemlerde işçilerin kıdem tazminatı hakkının yeni sisteme göre uygulanması öngörülmektedir.
Sistemin Getirdiği Uygulama
Kamuoyuna yansıdığı şekliyle, tamamlayıcı emeklilik sistemi ve yeni kıdem tazminatı sisteminin getirdiği uygulama maddeler halinde aşağıda yer almaktadır:
1)1 Ocak 2022 itibariyle; tüm özel sektör çalışanları zorunlu olarak karma tamamlayıcı emeklilik sistemine dâhil olacak, bu tarihten önce işçilerin hak kazandıkları kıdem tazminatı hakları mevcut sisteme göre saklı kalacaktır.
2)1 Ocak 2022 tarihinden sonra isteyen özel sektör çalışanları isteğe bağlı tamamlayıcı emeklilik sitemine geçiş yapabilecektir.
3)Zorunlu olan Karma TES sistemine dâhil olmuş bir işçi için, işverenler fona işçinin brüt ücreti üzerinden aylık %3 oranında bir prim ödemesi ve mevcut sistemdeki %8,33’lük oranın kalan %5,33’lük kısmının ise önceki sistemde olduğu gibi kıdem tazminatı hakkı olarak devam etmesi öngörülmektedir.
İsteğe bağlı TES için; işveren katkı payının %4, devlet katkısının %1 ve çalışan katkısının ise asgari ücret üzerinden çalışanlar için %0,5, asgari ücret ile asgari ücretin iki katına kadar ücretle çalışanlar için %1,5, asgari ücretin iki katından fazla ücretle çalışanlar için ise %2,5 olacağı ifade edilmektedir.
4) İşçinin çalıştığı işyerindeki kıdemi bir yıldan az ise işveren iş sözleşmesini haklı bir neden olmadan fesheder veya işçi istifa ederse; işçi adına fona ödenen %3’lük katkı payı işçi adına fonda kalmaya devam edecek %5,33’lük kısmı eski sistem üzerinden olacağından bu kısma ilişkin hak kaybedilmiş olacaktır.
5)İşçinin çalıştığı işyerindeki kıdemi bir yıldan fazla olması ve ahlak ve iyi niyet kurallarına uyulmaması gerekçesiyle işten çıkarılması durumunda; bu işyerinde çalıştığı süre boyunca adına fona ödenen işveren katkı payı ve devlet katkısı tutarının P’sine ilişkin hakkı ortadan kalkacak kalan P’lik kısmı işçi adına fonda saklanacaktır.
6)Fonda birikimi bulunan işçinin çalışma hayatı boyunca bir defaya mahsus olmak üzere ev alması, işsiz kalması veya ağır bir hastalığa yakalanması durumunda; fonda biriken paranın ’luk kısmı işçiye ödenecek ve kalan birikim işçi adına fonda kalmaya devam edecektir.
7)Fonda birikimi bulunan işçinin emekli olması durumunda; fonda biriken tutarın %’ine kadar olan kısmı işçinin talep etmesi durumunda işçiye bir defada ödenecek ve kalan u’lik kısmı ise emekli maaşına ilave olarak 15 yıllık bir süre için aylık gelir şeklinde işçiye ödenecektir.
8) Fonda biriken katkı payları işçinin tercih edeceği emeklilik fonlarında değerlendirilecektir.
Ülkemizin son dönemde yaşamakta olduğu ekonomik sıkıntılar, hükümeti yeni fon kaynakları aramaya itmektedir. Bu kapsamda; kıdem tazminatında yapılması düşünülen reformla, amacın mevcut uygulamadaki sıkıntılara çözüm üretmekten daha çok kamu için yeni bir fon kaynağı oluşturmak olduğu izlenimi doğmaktadır. Gündemde yer aldığı haliyle kıdem tazminatı fonu sisteminde, dünyadaki örneklerinden farklı olarak, fonda biriken tutarların kullanılmasına ilişkin getirilen limitler bu düşünceyi desteklemektedir.
Yeni sistemin öngördüğü kısıtlamaları örnekler ile açıklamak gerekirse;
1)Öngörülen sistemde örneğin; fonda birikmiş parası bulunan bir işçi bir ev almak istediğinde fonda biriken paranın ’luk kısmının kişilere ödeneceği ifade edilmektedir. Hâlbuki benzer fon sisteminin uygulandığı diğer ülkelerde bu durumda olan kişilere fonda biriken paralarının tamamı ödenebilmektedir. Ancak buradaki amaç; işçinin bu hakkını kullanması değil, biriken paranın ?’lık kısmının devletin kaynak ihtiyacını karşılamasıdır. 
Dar gelirli bir işçi için kendi evini satın almak, işçinin hayatında önemli bir değişikliğin yaşandığı bir dönemdir ve oluşturulacak kıdem tazminatı fonu bu dönemde ihtiyacını karşılamayacaksa, kurulan sistemin işçi açısından hiçbir anlamı yoktur.
Bu durumu örnek bir hesaplamayla somutlaştırmaya çalışırsak; bugün asgari ücret üzerinden çalışan bir işçi için kıdem tazminatı fonuna ödenecek tutar aylık kabaca 100 TL kabul edilirse; 10 yılda fonda birikecek tutar 12.000 TL olacaktır. Enflasyon, asgari ücretteki artış ve fonun değer kazanması sonucunda bu rakamın 10 yılda iki katına ulaşmış olması varsayılırsa; işçi adına fonda biriken tutar bu 10 yılın sonunda 24.000 TL olabilir. Bu rakamın ’unun işçiye ödenmesi 2.400 TL’lik bir ödeme anlamına gelir ki, rakam ev almak üzere olan bir kişi için gerçekten son derece küçük bir ödeme olur.
2) Yine öngörülen sistemde fonda birikmiş parası bulunan kişinin emekliliği hak etmesi durumunda fonda biriken paranın %’lik kısmının kişiye defaten ödeneceği ve kalan kısmın emekli maaşına ek gelir olarak ekleneceği ifade edilmektedir. Bu da yine ev alma durumunda karşılaştığımız durumun aynısıdır. Burada da kişi emekli olduğunda fonda biriken paranın u’lik kısmının devlet tarafından ucuz bir fon kaynağı olarak değerlendirilmesinin amaçlandığı anlaşılmaktadır.
Çalışanlar açısından fonunamacına hizmet etmemesinin yanı sıra; sistem birçok küçük işletme için de zaten büyük ekonomik sıkıntıların yaşandığı göz önünde bulundurulursa; önemli bir ek mali yük kalemi olacaktır. Mevcut sistemde istifa eden çalışanları için kıdem tazminatı işletmeler açısından mali yük oluşturmazken getirilen yeni sistemde çalışanın karma TES sisteminde olması durumunda %3, isteğe bağlı sistemde olması durumunda ise Kir ek maliyet olarak işletme giderlerini artırıcı bir etki yapacaktır. 
Fonda Birikecek Tutar Ne Kadar?
Sosyal Güvenlik Kurumu Mart 2020 istatistiklerine göre; bildirilen günlük kazanç miktarı, yani bir işçinin günlük brüt maaşı Türkiye genelinde ortalama 151,19 TL’dir. Buna göre bir işçi için ortalama aylık kazanç 4535 TL olmaktadır.
Bu rakama göre öngörülen sistemde tüm çalışanların Karma TES sisteminde kalması varsayımıyla, bir işçi için işveren tarafından ortalama 136,07 TL fona ödenecek, toplam rakam ise buna göre aylık 1,95 Milyar TL olacaktır. Dolayısıyla sistemin hayata geçirilmesi durumunda yıllık yaklaşık 23,4 Milyar TL’lik bir rakam fonda birikecektir. İsteğe bağlı TES’i tercih eden çalışanlar da olacağı düşünüldüğünde, fonda biriken rakam için yıllık en az 23,4 Milyar TL diyebiliriz.
Ülkemizdeki kıdem tazminatı sistemi hem işveren hem de işçi açısından önemli sorunların yaşandığı ve reform gerektiren bir alandır. Ancak getirilmesi öngörülen sistemde işçinin fonda biriken parayı alma hakkının kullanılması aşamasında yapılması öngörülen kısıtlamalar, işçinin hakkı olanın devletin fon ihtiyacı için kullanılması sonucunu doğuracaktır.
Böyle bir fon kurulacaksa yapılması gereken, sistemde belirli süre kaldıktan sonra işten çıkarılma, ev alma yahut emekli olma gibi durumlarda işçinin fonda biriken tutardan ne kadarını toplu olarak almak, ne kadarını aylık ödeme olarak almak istediğine kendisinin karar vermesinin sağlanmasıdır.
Dar gelirli vatandaşların emekleri, kısıtlı gelirleri üzerinden kurulan fonların amacı dışında kullanılması ülkemiz açısından yeni bir tecrübe değildir. İşsizlik sigortası fonunda da aynı durumu yaşamaktayız. İşsizlik fonunda işçilerin hakkı olarak biriken fonlar; yine ucuz bir kaynak olarak devlet tarafından kullanılmaktadır. Uzun yıllardan beri uygulanmasına rağmen işsizlik oranında kalıcı bir azalma sağlayamamış, yani bu anlamda faydasız istihdam teşvikleri sermaye sahiplerine kolayca dağıtılmakta; ancak çalışanlar işsiz kaldıklarında, işsizlik ödeneğinden hem zor şartlarla hem de sınırlı sürelerle yararlanabilmektedir.
Büyük bir bölümünü dar gelirlilerin oluşturduğu çalışanların, aldıkları ücretlerin tamamı zaten tüketime ve borca gitmektedir. Devlet, artık bu kesimin elinde avucundaki sınırlı gelirlerini bir kaynak olarak görmekten bir an önce vazgeçmelidir. Kıdem tazminatı, işsizlik sigortası ve emeklilik gibi bu kesimin refahını etkileyen sistemlerin dar gelirlilerin lehine işleyecek, gerçekten hakkı olanlara hizmet edecek şekilde yeniden tasarlanması gerekmektedir.

İlginizi Çekebilir

TÜM HABERLER